7 Ekim 2009 Çarşamba

Psikolojik Sorunlarda Bedenin Yeri

Bu yazı “İç Dünyamız, Dış Gerçeklik ve Psikolojik Sorunlar” adlı makalenin devamı, daha doğrusu bütünleyicisi niteliğindedir. Adı geçen makalede içinde yaşadığımız dünya zihnimizde oluşturduğumuz dünya temsili ve bunların etkileşiminden söz etmiştik. O yazıda bedenden ve bedensel algıların ilişkilere ve düşüncelere nasıl eşlik ettiği konusu eksik bırakılmıştı. Oysaki yaşadığımız her an, her ortam ve her olayda bedenimiz de vardır. Zira insanın dünya ile iletişimi beş duyu üzerindendir. Öyleyse bedensiz bir var oluş, bedensiz bir düşünce, bedensiz bir etkileşim düşünemeyiz.

Bedenin duygu ve düşüncelere eşlik edişine sınırsız örnekler verilebilir. Sizi çok derinden etkileyen bir şarkı duyduğunuzu veya coşkuyla sizi sürükleyen bir törende olduğunuzu düşünün. Nasıl da tüyleriniz diken diken olur değil mi? Veya aşık olduğunu söyleyen kimselerden sık sık “Onu görünce (veya düşününce) karnımda bir karıncalanma oluyor.” Sözünü duymaz mıyız? Üzüntü veya sevinç anlarında gözlerimizden yaşlar süzülüvermez mi? Daha hangi birini saysak? Çok sıkıntılı olduğumuzda birazcık uyku hangi birimize iyi gelmez ki?

Yukarıdakiler duygu ve düşüncelerin bedendeki etkilerini anlatan örneklerdir. Elbette bedensel yaşantının da duygu ve düşüncelere etkisi çoktur. En basitinden bir soğuk algınlığında bedendeki kırgınlık duyguya yansır ve içimizdeki isteklerin azaldığını fark ederiz. Soğuk algınlığının bu kadar etkisi varsa bir ameliyatın, beden sağlığı ile ilgili ciddi bir tehdidin veya bir uzvu kaybetmenin etkisini varın sizler düşünün.

Örnekleri sayfalarca uzatabiliriz. Benzerlerini bulmak kolay, bedenimizi ve bedensel yaşantımızı ruhsal dünyamızın dışında tutmak neredeyse imkânsızdır. Diyebiliriz ki,

yaşantımızda hiç bir kesit ve tamamen bedensel (biyolojik) nede tamamen ruhsaldır (psikolojik). Ruhsal olarak zayıfladığımız dönemlerde beden daha korunmasız, beden sağlığımız bozulduğundaysa ruhsal dengeler bozulmaya daha yatkındır.

Bu anlatılanlar gerçeklere değinmekle birlikte bir yanlışı da içinde barındırır. Bu yanlış zaten birlikte var olan ve bir olarak işlemesi gereken ruh ve bedenin birbirinden ayrılmasıdır. Aslında iki ayrı yapı gibi sunulan bu unsurlar, birbirlerinden ayrı tanımlanabilseler de ancak birbirleriyle var olur ve işlerler. Bu ayrık anlatımın temelinde bir takım patolojik unsurlar olduğu düşüncesindeyim. Bilimin içindeki insanlar da insanı anlayabilmek adına bu yanlışa katkıda bulunmaktadır. Bir bütünü kavramak çok zor olduğundan bazılarımız bedeni, bazılarımız da ruhsal yapıyı ön plana alarak çalışmalarımızı sürdürürüz. Bu öne alma bazen diğerini yok sayma mertebesine kadar gider. Oysa beden ve ruh bütündür ve birlikte işler. Biri diğeri olmadan var olamaz. İşlevini sürdüremez.

Peki, bu yapılar birlikte işliyor da bunun psikolojideki yeri nedir? Burada uzun uzun psikolojik sorunların bedenle ilişkisinin literatürdeki yerinden bahsetmeyeceğim. Ancak hastalık adı vermeden bu etkileşimden bahsetmek istiyorum.

Bedensel Faaliyetlerin Kaygıyı Azaltmadaki Rolü

Birçoğumuz sıkıntı anlarında kendimizi buzdolabının başında yiyecek bir şeyler ararken buluruz. Hatta bu durum süreklilik arz ettiğinde yeme bozukluğu ve aşırı kilo almak şeklinde kendini gösterebilir. Stresle birlikte sigara ve alkol kullanımı artabilir. Kısacası yeme içme faaliyetleri günlük ihtiyacımızın ötesinde kaygı ve strese geçici bir çözüm sağlamaktadır. Bu eylemler yeme içmeyle de sınırlı değildir. Hararetle ortalığı toplarken kafamızdaki dağınıklıktan kurtulmaya, sıkı bir temizliğe giriştiğimizde bir derdi veya bir yanlışı temizlemeye çalışıyor olabiliriz. Hatta çok dertli günlerde kendini işe verenler, deli gibi spor yapıp kendini yormaya çalışanlar vardır. Özetle ruhsal sıkıntılarla baş etmek çoğu zaman zordur. Bunun yerine daha tanıdık olan bedensel faaliyetler ve yeme içme gibi haz veren eylemlerle kaygı azaltılmaya çalışılır. Geçici bir rahatlama sağlansa da kaygı veren ve zorlayan durumla gerçek bir başa çıkma olmadığı için sorun tekrar edecek ve yine çözüm bekliyor olacaktır.

Yer Değiştirme ve Dil Olma

Psikolojik sorunlar (kaygı, stres vb) taşıması kadar tanımlanması, anlatılması ve dile dökülmesi de zor olan konulardır. Oysa bedensel sorunlar öyle değildir. Bir ağrıyı, bir sancıyı bir kalp çarpıntısını anlamak ve anlatmak durduk yere gelen bir iç sıkıntısını, bir bunaltıyı bir kafa karışıklığını anlamak ve anlatmaktan daha kolaydır. Sorun açık ve somuttur.

Bu farklılıktan dolayı birçok zaman ruhsal sıkıntıların ifade bulma yolu bedensel sıkıntıyla yer değiştirmek olur. Bu yol kişinin hem sorunu hem de çözümüdür. Evet, bir kalp çarpıntısı ve yarattığı korku bir sorundur ama anlayamadığım dolayısıyla anlatamadığım ruhsal sıkıntımı paylaşmak adına bir çözümdür. Aynı şekilde okula yeni başlarken bu yeni ortamın belirsizliğinin ve çok sevdiği ev ortamından uzak kalmanın kaygısını taşıyan bir öğrenci için şiddetli bir karın ağrısı kolaylıkla kaygının dışa vurumu olabilir. Artık sıkıntı elle tutulur, tarif edilebilir ve çözüm aranabilir bir hale gelmiştir. Bu adeta ruh-beden işbirliğinde sıkıntılı ruh haline karşı oluşturulmuş bir savunmadır. Belirsiz ve karmaşık olan ruhsal sıkıntılar somutlaştırılarak beden üzerinden dışa vurulur.

Beden Algısı ve Ruhsal Sorunlar

Ruhsal sıkıntıların verdiği rahatsızlığı azaltmak için kişilerin nasıl bedenlerinin ihtiyaçlarını yok sayarcasına kendilerini yemeye, içmeye, çalışmaya vb. faaliyetlere verdiğine değinmiştik. Bunun tam tersi de olabilir. Kişi hayatın tüm diğer unsurlarından uzaklaşıp bedenine odaklanabilir. O kadar ki belde yarım santimetre değişikliği fark edebilir, yüzdeki siyah bir noktayı görüp onunla uğraşabilir, kısacası hayatı fiziksel varlığından oluşuyormuşçasına yaşayabilir. Bedendeki her değişiklik azami dikkatle incelenir ve değerlendirilir. Aslında sadece fiziksel varlığa odaklanmanın bedeni yok sayarmışçasına yaşamaktan pek farkı yoktur. Sonuçta bu da fiziksel, ruhsal ve ilişkisel dünyamızın bir alanında bozulan dengeyi bir başka alanda yeniden kurma çabasıdır.

Özetleyecek olursak ruh ve beden sağlığı birbiriyle ilgili ve ilişkilidir. Burada bir takım dengelerin bozulduğu durumlarda kişinin bedensel faaliyetlere kaygı azaltmak amacıyla yöneldiğinden, ruhsal sıkıntılarla baş etmek güçleştiğinde bunları bedensel sıkıntılara dönüştürebildiğinden ve bazen de ruhsal sıkıntıları bedene fazlaca odaklanarak çözme uğraşına değindim. Tabii ki bu yapılanların kasıtlı olduğundan bahsetmiyorum. Bunlar zorluklar karşısında yaşamaya odaklı bir varlık olan insanın geliştirdiği otomatik çözümlerdir. Geçici çözümler bile olsa işlevsellikleri yadsınamaz. İnsanlar bunlar sayesinde yetiştikleri ortama uyum sağlamayı başarırlar. Öte yandan bu uyumun kişiye çeşitli maliyetleri vardır. (Beden sağlığının yitirilmesi, kaygının hafifletilmesine rağmen tekrar etmesi, değişken bir ruh hali vb. Bir başka yazıda bu uyumun kişiye maliyetlerine değinilecektir.) Psikoterapinin amacı bu sıkıntılı ruh hallerini katlanılabilir hale getirmek, kişinin bunlara dayanabilmesi için güçlenmesini desteklemek ve geçici çözümlere sürekli ihtiyaç duymaktansa kalıcı çözümlere yönelmesini sağlamaktır.

Psk. Yusuf Cihat Durgut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder